Eskiden Anadolu'nun kırsal kesimindeki düğünlerde insanlara hikâyeler anlatarak geçimini sağlayan Arife ve aynı ortamlarda dans edip insanları eğlendiren kocası Civan, davetli edildikleri bir düğüne gitmek üzere dağ yolunda yürürken Civan ansızın kalp krizi geçirir. Arife bir mağarada kocasının ölümüne tanık olur ve mağarada hikâyelerde anlattığı üç haydutun belirmesiyle çaresiz kalır. Bu yüzden hemen saklanır. Üç haydut Civan’ın ölü bedenini görür; Arife'nin aniden ortaya çıkmasıyla tedirgin olan olan haydutlar, Arife'yi öldürmek amacıyla silahlarını çekerler. Fakat Arife, hitabı ve alışılmışın dışında konuşma tarzıyla 3 haydutun hayatını dramatik ve gizemli bir şekilde anlatmaya başlayınca eşkıyalar silahlarını bırakırlar ve sabaha kadar Arife'nin hikâyelerini merakla dinlerler. Eşkıyaların acısı, sırları ve dertleri tamamen ortaya çıkmıştır. Şimdi haydutlar bir karar vereceklerdir. Ya Arife'yi öldürüp sırlarını Arife ile gömecekler ya da tövbe edip yaşadıkları toprakları terk edeceklerdir.

Yeni evlenen Sinan, diğer erkeklerin aksine bir ana kuzusudur. Her zaman kendisine bağımlı olan annesi Asuman'ı memnun etmeye çalışmakla, kontrolcü karısı Buse'nin "erkek olma" beklentisi arasında kalır. Bir gün karısıyla annesi tartışırlar. İkisi de birbirini bir daha görmeyeceğine yemin ederler. Karısı ile annesinin arasında kalan Sinan'ın aklına tüm buzları eritecek olan bir fikir gelir. Yaz geliyordur ve ailece bir hafta tatil yaparlarsa yakınlaşacak ve birbirlerini seveceklerdir. Fakat Sinan hem eşinden hem de annesinden korktuğu için planlarını iki tarafa da anlatamaz. Hem Buse hem Asuman baş başa tatile çıkacaklarını sanıyorlardır...